“Taşım durduğunda duvarında,
ben kum olup yürüyeceğim.”
dedi adam.
14.yy. tarihli bir cönk’ten.
Yol boyunca yürüyüp ulaştığında menziline karşına çıkan duvar, engelleyen değildir. Yolun bitmesi sınırın bittiği anlamına gelmez yaşamda. Duvar perdeleyendir sadece. Bir şeyi başka bir şeyden ayırmak onun ontolojisinde yoktur. Onun yaptığı görünen ile görünmeyeni ayırmaktır. Bu yüzdendir ki; duvar utangaçtır. Elini ayağını bunca boyaması bundandır. Bundandır ki; ardında olacaklara şahitlik etmek istemez. Bundandır mahkeme duvarlarının yüzsüzlüğü. Solgundur duvarın yüzü. Yüzüne atılan çamuru, kili, kiri kabul etmesi; kendi günahları değil, yapanın dışarıya çıkacak yüzü kalmasını istemesindendir. Duvar geçmişi taşımaz, kalsın istemez üstünde bir iz. Her kim duvar tarihtir derse; bilin ki saklayacak günahları vardır onun.
Bundandır duvar diplerine olan sevdamız, hıncımız. Bundandır buluşmalarımızın duvar diplerine yakın olması. Duvar işaretleyendir. Saygımız köşesini dönünceye kadardır. Sonrasını bir özgürlükler alanı olarak kabul etmemiz; bir daha karşımıza çıkmazcasına yapıp-etmelerimiz çeperlerimizi daraltmaktan başka nedir ki? Gelip konduğunda, koşup geçtiğinde içimizdeki duvarların yer değiştirmesi başka nasıl açıklanabilir.
Duvar zamanın genişlemesidir. İçinde geçirilen an sadece duvar dibine düşer. Duvarın bize gösterdikleri sadece çizgiler değildir. Bizim bakmamız gereken çizgilerin derinliğidir. O derinlikte kendini arayıp bulanların aramızda dolaşmasındandır ki geçmişin izini sürebiliyoruz.
Saklımız yoktur birbirimizden. Biliriz dün birbirimize neler yaptıklarımızı. Ondan severiz duvarları. Ona güvenimiz; bizi ele vermeyeceğini, saklayıp kollayacağına olan inancımızdır. Görülmemiştir bir duvarın sırtını döndüğü. Ne kadar yüksek, aşılmaz olursa o kadar güvendeyizdir. Kolları yoktur duvarların biliriz, biliriz ama yinede sığınırız. Hayatı bir çırpıda bitirme isteğimizi duvar engeller. Yoksa yürür dururduk bu çölde karşımıza o çıkmasa. Boyu büyüdükçe duvarların bize geleceklerin kapıları çoğaldıkça, izimizi kaybettireceğimizi sanır daha hoyratça dokunuruz olup-biteceklere. Bilmeyiz ki yaşadıklarımız sadece duvarda iz bırakır.
Bilmeyiz.
Duvarın arkasında olan kimseyi ilgilendirmez.
Mehmet Arslan GÜVEN’nin amacı duvarları fotoğraflamak değil. Belki de duvarlara/duvar diplerinde bıraktığımız izlerimizi belgelemek istiyor, kim bilebilir?
Kemal ÇİFÇİ
Sosyolog
06 Eylül 2008
Öveçler - ANKARA
Not: Bu metin Fotoğraf sanatçısı Mehmet Arslan Güven'in Duvarlar adlı fotoğraf serisi için yazılmıştır.
Beni Takip Edin