“Diyarbekir yoluna le, Diyarbekir yoluna Toydum düştüm toruna le, toydum düştüm toruna Bu sevdalar boşuna le, bu sevdalar boşuna Delalım, delalım” Anonim Türkü-Diyarbakır
Eloğlu yolda giderken biz yola düşeriz. Yola düşenin düşkünlüğü de olabilir düğünü de. Bizim yolda düşeni kaldırmamız ile yoldan çekilmemizi anlayan bize yaklaşabilir. "Allame-i Cihan’da olsanız Anadolu’da toysunuzdur ve her zaman onun toruna (tuzak) düşersiniz. Tarım gibi çok katmanlı bir alana birde Tarım Kültürü’nü eklediğinizde karşınıza; Tarih’ten, Sosyoloji’ye, Sosyal Antropoloji’den Dilbilim’e oradan Halkbilime evrilen bir bilgi yumağı ile karşılaşırsınız. Yoluna veya toruna düştüğünüzden artık yapacağınız tek şey yola bırakmaktır kendinizi. Yol sizi Mardin Kapıya da götürebilir; yoldan çıkartıp Dicle’nin soğuk sularına da bırakabilir, Suzan Suzi gibi. Ondandır sevdalarımızın anlaşılmazlığı Ferhat’ın Şirin’e dağı delip su getirmesi; ondandır sevdalının sabunu bir mendile sarıp bekle beni demesi. Diyarbakır beklemektir. Diyarbakır tarihin sabrıdır, şairlerin dizlerinde akan.
Söz konusu tarım, kültür, uygarlık tarihi olduğunda Diyarbakır; Mezopotamya’nın kalesidir. Hurriler ve Mitaniler’den (M.Ö 3000) bu yana kalesi tüm gelip geçen uygarlıklar tarafından sürekli genişletilen Diyarbakır; nüfusu artıkça kale surları sürekli genişletilmiştir. Coğrafyaya hakimiyeti ile Diyarbakır hep bir kale kenti olmuştur. Bu özelliği ile dünyanın ender şehirlerinden olan Diyarbakır; arkeolojik olarak insanlığın tüm gelişim tabakalarının olduğu bir sit alanıdır da. Bu noktada Çayönü Höyüğü’nü unutmamak gerekir. Neolitik çağı kesintisiz izleyebildiğimiz dünyanın ender yerleşimlerinden bir olan Çayönü’nde; yabani buğday, mercimekgiller gibi bitkilerin tarıma alınması, koyun ve keçinin evcilleşmesi burada gerçekleşmiştir. Dicle’nin bereketli sularıyla beslenen Heysel Bahçeleri tüm şehri beslerken ona ayrıca Diyarbakır Karpuzu’nu da hediye etmiştir. Diyarbakır Karpuzu’nun izini sürmek istiyorsanız; kale surlarını, Dicle’yi, Kuşbazları, Boranhaneleri, türkülerde geçen Dem’i çözümlemeniz gerekiyor.
Diyarbakır Karpuzu, Boranhane ve Dem Çekmek
Türk ve Ortadoğu Mitolojisinde özel bir yere sahip olan güvercin; birbirine bu kadar uzak olan toplum ve topluluklarda bir güvercin kültünün oluşması başlı başına bir araştırma konusudur. Uygurca metinlerde geçen ‘köğürçün’ kelimesinin günümüze güvercin olarak evrilmesi bunun en somut örneğidir. Eski çağların en etkin iletişim aracı olan güvercin ile insanın ilişkisi, onunla kurduğu bağı anlamak için tarihin derinliklerinde gezinmekle mümkündür. Kanadında kah bir sevdayı kah bir fermanı taşıyan güvercin; aynı zamanda bereketli gübresiyle de Diyarbakır Karpuzu’na can vermiştir. Kuşbazların üstüne yarış yaptığı, kavga ettiği güvercin Diyarbakır sosyo-ekonomik tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Diyarbakır coğrafyasında adına ‘boran’ denilen bu yabanı güvercin için boranhaneler vardır. ‘Koğa’ adı verilen çok değerli gübresi için yapılan boranhaneler bir tür ticari işletmelerdir. Bu güvercin gübresinin yurtdışına satıldığı ve ciddi gelir getirdiği Osmanlı arşiv belgeleriyle de sabittir. Tüm Dicle boyundaki köylerde olan ve bir dönem hane sayısı kadar boranhanenin olduğu Diyarbakır’da; günümüze kalan çok az boranhane vardır. Bir anlamıyla tarım kültürümüzün bir taşıyıcısı olan kaleye benzeyen boranhaneler; genelde 3 bölümden oluşur ve güvercinlerin rahat girip çıkabilecekleri pencereleri vardır. Pencereler tavana yakındır ki yabani hayvanlar girmesin. Lüle denilen iç bölümler belli aralıklarla üst üste yapılır. Bütün iç duvarlarına kazık çakılan boranhanelere söğüt dallarından yapılmış özel sepetler asılır ki boranlar buraya yuva yapsınlar. Üç bölümlü bir boranhanede yaklaşık olarak 1500 sepet bulunur. Boranlara sadece kışın çetin günlerinde pirinç zıvanı denilen yem verilir. Gübreleri sadece Nisan ayında toplanan üç bölümlü bir boranheneden yaklaşık olarak 8-10 ton güvercin gübresi elde edilir. Tarımsal üretim için değerli olan bu gübre; öyle ki Osmanlı defterlerinde bu gübrenin yurtdışına satıldığı ve ciddi gelir elde edildiği yazmaktadır. Boranhanelerde yetişen Boranlardan ayrıca yemek yapmak sadece bu yöreye özgüdür. Güvercin etinden yapılan Güvercin Kebabı’nın lezzetine bölgeye gelen seyyahların seyahatnamelerinde de rastlamak mümkündür.
Tarım kültürümüzde bu kadar yer edinen güvercinin müzik kültürümüze etki etmemesi de düşünülemez. Güvercinlerin ötüşleriyle eşine ve aşkına bağlılığını göstermesi olan “Dem Çekme”; aynı zamanda doğaçlama olarak yapılan sunum sırasında sazlardan birinin soliste sürekli ya da aralıklı olarak eşlik etmesidir. Ayrıca Mevlevî ayinlerinde neyzen başının ilk taksimi sırasında taksimin sonlarına doğru bir veya birden fazla neyin taksim edilen makamın durak perdesini sürekli üflemesidir. Tasavvuf kültürümüzün odağında olan ‘Dem Çekmek’ kavramı, tüm tarih kesitlerinde edebiyatımızın temel izleklerinden biridir. Onun içindir ki Diyarbakır tarım kültürünü anlamak için; Yolağınla Kırklar Dağı’nın düzünden, Mardin Kapı’ya, oradan kale surlarına çıkıp bakmalıyız demi devranımıza.
Dünya ve Türkiye Karpuz Üretimi
Yıllık üretimi 4 milyon ton olan Türkiye, Çin ve İran’dan sonra en büyük karpuz üreticisidir. Bu üretime karşılık sadece yaklaşık olarak 50 bin ton karpuz ihraç edebilmektedir. Dünya ortalama karpuz ihracatının 1.4-1.5 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde rakamların yetersizliği ortadadır. Dünya karpuz piyasasındaki en büyük oyuncular %20’lik pazar payları ile Meksika ve İspanya’dır. Diyarbakır karpuz üretimimizde yıllık yaklaşık 165 bin ton ile Adana, Antalya, Bursa ve Şanlıurfa’dan sonra beşinci büyük üreticimizdir. Üretiminin çoğunluğunun ise hibrit tohumlar olduğuna dikkat çekmek gerekir. Coğrafi işaretli Diyarbakır Karpuzu ise bu üretimin küçük bir bölümüdür.
Diyarbakır Karpuzu’nun Coğrafi İşaret Yolculuğu
Tescil sahibi olarak Diyarbakır Valiliği’nin girişimiyle 04 Aralık 2007 tarihinde başvurusu yapılan Diyarbakır Karpuzu: 09 Ağustos 2008 yılında 111 no.lu coğrafi işaretimiz menşe olarak Türk Marka Patent Kurumu tarafından tescil edilmiştir. Coğrafi sınırları; Genel olarak Dicle Nehri kıyısında bulanan köy ve ilçelerde üretilmektedir. Diyarbakır Merkezi; Erimli, Terzian, Dürümlü, Sivritepe, Güzel, Bağıvar, Yukarı Kılıçtaşı, Tepe, Develi, Kervanpınar, Yuvacık, Şükürlü, Başaklı, Ambar, Göksu, Şahabar, Harbejan Köyleri, Bismil ve Çınar ilçeleridir.
Bir Coğrafi İşaretli Ürün Olarak Diyarbakır Karpuzu
Citrullus lanatus türüne ait olan ve irilikleri itibariyle dünyaca meşhur olan Diyarbakır karpuzları yuvarlak — oval şekilli, alacalı karpuzlar sınıfına girmektedir. Diyarbakır'da, Sürme, Pembe, Beyaz Kış, Kara Kış ve Ferik adları ile tanınan tiplerin eskiden yaygın olarak yetiştirildiği bilinmektedir. Ancak günümüzde bu çeşitlerden sadece Sürme yetiştirilmektedir.
Meyve Özellikleri: Sürme çeşidi Diyarbakır karpuzları arasında en iri olan çeşittir. Bu çeşide ait meyve şekilleri; yuvarlak ve oval şekillerde olabilmektedir. Dış kabuk rengi parlak olup, yeşil zemin üzerine uzunlamasına koyu yeşil geniş dilimler halinde çizgili bir görünüme sahiptir. Bu çizgiler muntazam bir görünümde olup zemin rengine göre oldukça koyu bir tondadır. Meyve ağırlığı ortalama 20-30 kg, gelmektedir. Tipik yetiştirme usulü (kuyu karpuzculuğu) ile yetiştirildiğinde 50 — 60 kilo hatta 75 kilo kadar iri meyveler elde edilebilmektedir. Meyve kabuğu oldukça sert ve kalındır. Meyve kabuk kalınlığı 2-3 cm olup, beyazımsı renktedir. Meyve et rengi kırmızı renkte olup oldukça tatlıdır. Meyve eti lifli yapıda olup bol miktarda su içermektedir. Meyvede suda çözülebilir kuru madde miktarı (SÇKM) ortalama % 10 olup bu oran arazi ölçümlerinde daha da yüksek değerlere çıkmaktadır.
Tohum Özellikleri: Bu çeşide ait tohumlar siyah renkte olup küçük boyutlardadır. Meyvenin toplam tohum sayısı değişmekle birlikte ortalama 650-750 adet, bir meyvedeki ortalama toplam tohum ağırlığı 65.66 gr'dır. Bir gramdaki tohum sayısı 11-15 adet arasında değişmektedir. Çekirdeklerin boyu 11 mm, çapı 6 mm, kalınlık 2 mm ve bir tohum ağırlığı 0,093 gr'dır.
Bitkisel Özellikler: Diyarbakır Karpuzu(Sürme) tek yıllık olup sürüngen bir yapıdadır. Gövde ve dallar hafif tüylüdür. Kazık köklü bir yapıda olup toprak yüzeyinde kök boğazından itibaren saçak kökler de görülebilmektedir. Geniş masuralarda yetiştirilmeye uygun, güçlü bir habitüsü olup, ana gövdeden itibaren bol miktarda yan dallar meydana gelir ve vejetatif gelişme yoğunluk göstermektedir. Bitkideki meyve sayısı irilikleri de dikkate alınırsa 3-4 adettir.
Çiçek Özellikleri: Diyarbakır Karpuzu’nun çiçekleri genelde sarı renkte olup monoik karakterdedir. Tohum ekiminden yaklaşık olarak 85 gün sonra çiçeklenme başlar. İlk açan çiçekler; erkek çiçek olup daha sonra dişi çiçekler açmaktadır. Tozlanma, böceklerle olup yabancı tozlanma da görülmektedir.
Üretim Metodu: Diyarbakır Karpuzu, gerek kendine özgü yetiştirme tekniği ve gerekse tadı ve iriliği ile eskiden beri kendinden söz ettirmektedir. Karpuzlar zamanı geldiğinde doğrudan doğruya hazırlanan yerlere ekilmek suretiyle üç şekilde yetiştirilir.
Sıra (çizgi) Usulü: Ekim mevsimi geldiğinde çeşidin gelişme kuvveti ve toprağın karakterine göre genellikle 1.5-2 metre ara ile pullukla 5-6 cm derinlikteki çizgiler (karık) açılır. Bu çizgiler içerisine hemen hemen aynı mesafe üzerinden ekim yapılır. Ekimde her ekim yerinde ileride seyreltilmek üzere 3-4 adet tohum atılır ve tohumların iriliklerine göre 3-5 cm derinlikte kalacak şekilde üzerleri mümkünse gübreli toprakla kapatılır ve hafifçe bastırılır. Tohumlarda çimlenme oranının yüksek olması için toprağın tavında olması gerekir.
Ocak Usulü: Çizgi usulündeki ölçüler dahilinde yaklaşık 40-50 cm çapında ve 15-20 cm derinliğinde açılan çukurların diplerine 5-10 cm kalınlığında gübreli toprakla yataklık konarak tohumlar bunun üzerine ekilir ve üzerleri 4-5 cm derinlikte kalacak şekilde kapatılır ve hafifçe bastırılır. Bazen de açılan bu çukurlara daha önce başka yerlerde çimlendirilmiş fideler dikilerek yetiştiricilik yapılır.
Kuyu Karpuzculuğu: Bu metot, Dicle Nehri kıyılarında çakıllı ve milli topraklar üzerinde dünyaca meşhur iri Diyarbakır Karpuzu’nun yetiştirildiği metottur. İlkbaharda genellikle Nisan ayı içerisinde sular tamamen çekildikten sonra birbirinden 3'er metre ara ile 1 metre uzunluğunda, 50 cm derinliğinde çukurlar açılır. Çukurun içindeki çakıllar dışarıya çıkarılır. En altta mümkün mertebe yalnız kum bırakılır. Çukurun iki başında nemli kum tabakası üzerinde çürümüş güvercin gübresinden birer kürek dolusu gübre doldurulur. Bu güvercin gübresi üzerine tekrar bir miktar nemli kum ilave edilir. Çukurun iki başında meydana getirilen bu yığma üzerine 3-4 adet karpuz tohumu ekilir. Bir hafta veya 10 gün içerisinde tohumlar çimlenerek körpe fideler gelişmeye başlar. Fideler 3-4 yapraklı olduklarında her yığında kuvvetli bir fide bırakılarak diğerleri seyreltilir. Tohum ekiminden yaklaşık bir ay kadar sonra çukurun orta kısmına içerisine 2.5 kg kadar ahır gübresi karıştırılmış güvercin gübresi konur. Karpuzlar gelişip kolları uzadıkça çukurun içerisi bitkiler yukarıda kalacak tarzda bu defa ince nemli kumla doldurulmaya devam edilir. Mayıs ayı sonlarında her çukura 5'er kg kadar ahır gübresi ve güvercin gübresi karışımı verilir ve çukurun içerisi toprak hizasına kadar aynı mille doldurulur. Bu şekilde hazırlanmış besin maddelerince çok zengin ve nemli vasat içerisinde karpuz bitkisi çok kuvvetli kök sistemi meydana getirerek süratle gelişir ve neticede her biri 40-50 kg hatta daha iri olan karpuzlar elde edilir. Çukurlardan hasat edilen karpuz miktarı çeşidin iriliğine göre değişir. Genelde çok iri çeşitlerde her kökende bir karpuz, daha küçük çeşitlerde ise yetiştiricinin arzusuna göre daha fazla sayıda meyve bırakılabilir.
Diyarbakır Karpuzu’nun Ürünün Ayırt Edici Özellikleri: Geççi bir çeşit olması; diğer çeşitler pazarda tükendikten veya vejetasyonunu tamamladıktan sonra Diyarbakır Karpuzu yeni yeni hasat olgunluğuna gelmekte ve pazarda satışa sunulmaktadır. Temmuz sonu- Ağustos başlarında hasada gelmekte ve pazar değerini uzun süre korumaktadır. Kalın kabuklu olması, nakliyeye ve uzak pazarlara gönderilmeye dayanıklılık özelliğini kazandırmaktadır. Pazarda uzun süre değerini koruyarak Eylül, Ekim ve Kasım aylarında dahi manavlarda bulunabilmektedir. Diğer çeşitlere göre bol lifli olmasından dolayı tıbbi değeri bulunmaktadır.
En önemli ayırt edici özelliği ise meyve iriliğidir. Kabuk renkleri, koyu yeşil üzerinde uzunlamasına geniş dilimler halinde çizgilidir. Kırmızı renkte olan eti oldukça tatlıdır. Fakat bilhassa biraz fazla olgunluk halinde tamamen lifli bir hal almaktadır. Günümüze kadar üretimi devam ettirilmiş olması nedeniyle, bu yöre ekolojisine (iklim ve toprak özellikleri) uyum sağlamış ve hastalık ve zararlılar başta olmak üzere bazı stres koşullarına da dayanıklı olduğu söylenebilir. Bu özelliklerinden dolayı ıslah materyali olarak değer taşımaktadır. Kendine has bir yetiştirme tekniğine sahip olması ve oldukça iri meyve özelliğinden dolayı diğer çeşitlerden ayrı bir öneme sahiptir. Ayrıca sahip olduğu özellikleri sadece bu yörede gösterebilmektedir.
Diyarbakır Karpuzu ve Pazarlama İletişimi
‘Değerlilik’ bir anlam yükleme sürecidir. Anlam yüklemenin bilgi ile bağı bilmeden geçer. Bildikçe değer dünyamız değiştiği gibi algı sürecimizde değişir. Bu değişimin marka iletişimi ile ilintisi ise yönetilebilir bir alan olmasıdır. Bu alanın sınırlı ve dar olması pazarlama iletişimin ne kadar dikkatli ve özenli yürütülmesini de zorunlu kılmaktadır. Tüm pazarlama ve pazarlama iletişimi unsurlarının dikkatle üstünde durduğu kavram ise sistematik ve sürdürülebilir bir iletişimdir. Bu iletişimin odak noktasında ise ‘yaratılacak/oluşturulacak’ dilin tırnak içinde gerçekliğin bilgisi yatar. Değerliliğin bilgisi ile kuşatılmış/sarmalanmış tırnak içindeki gerçekliğin bilgisi bir anlamıyla pazarlama iletişiminin de dilidir. Diyarbakır Karpuzu gibi özel ve benzersiz bir coğrafi işaretli ürünün marka değerinin artırılması için gereken temel kurumsal kimlik sorunlarının çözülmesinin yanında; kurumsal söylem sorunlarına da çözüm üretilmelidir. Diyarbakır gibi tarihin her döneminde insanın ilgi odağında olan bu coğrafyanın tarihsel ve kültürel derinlikleriyle desteklenmiş bir söylemin; hem şehre hem de karpuzuna değer katacağı açıktır. Bir açık müze olan şehir Sümer, Babil Akad’lara uzanan mutfak kültürü ile de zaten tarihteki yerini almıştır. Yapıla gelen Karpuz Festivalinin etki ve etkinlik derecesinin artırılması için gereken yol haritasının oluşturulması ve bunun bir eylem planına dönüştürülmesi, özellikle diğer devletlerde gördüğümüz üretici destek modellerinin de festivale eklenmesi bir zorunluluk olarak görünmektedir. İnovatif yaklaşımların hakim olduğu zorlu tarımsal pazarlama dünyasında aynı yönelimleri dünya karpuz piyasasında da görmekteyiz. Diyarbakır Karpuzu gibi heybetli ve aromatik yapısı güçlü bir ürünün pazarda derinleşmesi için ihtiyacı olan sadece doğru stratejik kavramlarla hedef kitlesini enforme etmesidir. Diyarbakır Karpuzu gibi üretim tekniği özgün olan ürünlerin korunması, üretimin artırılması kentin tarım belleğini güçlendireceği gibi yaratılan bu değerin agro-turizme evrilme potansiyeli vardır. İlk festivalinin 1967 yılında yapıldığı düşünüldüğünde bir sosyal bellekte oluşturan Diyarbakır Karpuzu imgesinin yapılacak bu tür etkinlikler ile farkındalığı artırılmalıdır. Kentin kadim müzik geleneği, boranhane ve tarla gezileri ile çeşitlendirilecek agro-turizm aynı zamanda kentin diğer coğrafi işaretli ürünlerinin de katma değerini artıracağı açıktır.
Kemal ÇİFÇİ Marka Danışmanı Coğrafi İşaretler Derneği Genel Sekreteri
Kaynakça:
1- Ayhan BEKLEYEN, Diyarbakır Kırsalındaki Güvercin Evleri: Boranhaneler, Karaçalı (Tilalo) Köyü https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/213794
2- Diyarbakır KarpuzuTescil Belgesi
3- Yavuz İŞÇEN-Türkler’de Güvercin Kültürü https://yenidenergenekon.com/268-turklerde-guvercin-kulturu/
4-Türkiye Mühendisler ve Mimarlar Odaları Birliği Karpuz Raporu 2019 http://www.tmmob.org.tr/sites/default/files/zz.pdf
Beni Takip Edin